Riso Amaro Üzerine

Marx'ın Emek-Değer kuramı, diğer kuramları kadar tartışmaya açıktır. Marx emeğin değer ölçüsünün, üretilen ürünün değerine doğrudan katkısı olduğunu savunmuştur. Söz konusu değer ölçütünü "süre" ve aslında etik değerle ilişkilendirmiştir. Kısaca, aynı ürünü üreten iki işçinin, aynı süreleri harcamalarına rağmen birinin canhıraş bir biçimde emek vermesi ile, diğerinin daha tembel olması, ürünün değerini değiştirir.

Riso Amaro (Acı Pirinç) örneğinde, mevsimlik pirinç işçileri günlük yevmiye karşılığında çalışmalarına rağmen, aralarından ikisinin çeltik tarlasında olma sebebi bambaşkadır. Çalıntı bir kolyeyi paylaşmakla birbirlerinden çalmak arasında ikilemde kalan iki kadın, emekçi kılığında olmalarına rağmen fiziken içinde bulundukları ortamdan soyutlanırlar. Harcanan emek pirinç için değil, oldukça kıymetli bir kolye içindir aslında. Diğer işçilerin alın terlerinin buğuladığı ekranda, dört kişiye odaklanırız. Bir hırsız, hırsızın kolyeyi emanet ettiği bir kadın, tüm hikayeyi öğrenen başka bir işçi ve onun gönül ilişkisi yaşadığı bir asker. Çeltik tarlasında yasak aşk, çıkar ilişkisi ve çalıntı bir kolye pirincin ve emeğin çok daha ötesindedir artık. Pirincin tadını bozan ve belki de onu acılaştıran, hatta tarlaya sel getiren bile emeğin olduğu yere lanet gibi yağan ahlaki çöküştür.

Gerçek emeğin bulunduğu herhangi bir atölye, tarla ya da büroyu kısırlaştıracak şey verimlilik esasının bozulması değil, ahlaki çöküşün başlamasıdır aslında. İş ahlakının olmadığı herhangi bir çalışma ortamından verim, katma değerli ürün ya da bir yükselme bekleyemeyiz. Keza çeltik tarlasında yükselen tek şeyin de sular olmasının altında yatan bu gerçektir. İhtirasın, yasak aşkın, çıkar ilişkisinin ve hırsızlığın insanın çalışma prensibi haline geldiği bir dünyanın getireceği şey de katma değerli ürün yerine cinayet, gözyaşı ve hapis cezasıdır.

Silvana da kendi hırsları uğruna, yasak aşkının kurbanı olup hem gerçek aşkını, hem o "değerli" olarak atfedilmiş çalıntı kolyeyi hem de gerçek aşkını kaybeder. Tüm kayıplarının arkasında yatan ise yalan, hırs ve kindir.

Kapitalist sistemin asla göremediği bir şey vardır ve bu da "ahlak" adını verdiğimiz, etik değerlerin çok daha ötesinde olan ve insan doğasının asla yok etmemesi gereken soyut bir sistemdir. Bu soyut sistemi kendi vicdanından dışarıya taşıranların, tarlalarını sel altında bırakma ihtimalleri oldukça yüksektir. O tarladan çıkan ürünün lezzeti ise ağzıda kekremsi bir tat bırakacaktır sadece.

Riso Amaro, sadece gerçekleri gözler önüne seren bir yapım olarak kalmayacaktır hafızalarda. Emek-değer kuramının ne kadar da ağır bastığını da zihinlerimizin bir köşesine kazıyacaktır muhakkak.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ve Kötünün Edebiyat Üzerindeki Etkisi

Görülmüştür Üzerine