Santa Sangre Üzerine
Sanrılarımız aslında çoğu zaman bizimle yaşayan ve günlük hayatta yadsımak ve görmezden gelmek zorunda kaldığımız küçük çaplı tabulardır ve rüya dediğimiz periyotlarda varlıklarını hissettirirler. Ne zaman ki benliğimiz yorulur, sanrılarıyla savaşamaz hale gelir işte o zaman bir akıl hastanesinde buluruz kendimizi. Santa Sangre'nin yönetmeni Alejandro Jodorowsky de akıl hastanesi yerine bol ışıklı, rengarenk, rahatsız edici imgelerle dolu film setlerini tercih etmiştir sadece.
Fenix akıl hastası bir gençtir ve hayatının geri kalanını işlediği cinayetlerle yüzleşerek ve gerçekleri kabul ederek bir akıl hastanesinde sürdürmek zorundadır. Çocukluğu bir sirkte geçen Fenix, cinsel arzuların bastırılamadığı, şiddetin devamlı ayyukada olduğu bir ortamdadır ve çok da sağlıklı bir gelecek bekleyemeyiz kendisinden. Kendisini bulunduğu ortamdaki hemen hemen her şeyle özdeşleştirip, akıl sağlığını yitirmiştir sonunda. Bu bir sonuçtur. Sıradışı bir ortamda alışılagelmedik sahnelere şahit olup akıl hastanesine gitmek nedensel bir sonuç gibi gözükse de, safi sonuçtan ibarettir. Fenix'in gerçekleri kabullenmesi ise bir nedendir.
Fenix'in annesinin sanrıları ise Fenix'in sanrılarından birkaç tık ötededir. Yıllar önce kolları kesildikten sonra tecavüze uğrayan bir kızın adına Santa Sangre (Kutsal Kan) kilisesini kurmuştur ve onu çalıştığı sirkten bile daha fazla önemsemektedir. Keza hayatının büyük kısmını o sirkte geçirmektedir. Eşi, çocuğu, dostları ve düşman gördükleriyle sürekli bir arada olduğu sirk Santa Sangre'den daha önemsizdir onun için. Çevresinde de yine kendisi gibi, kendini rahip ve rahibe sanan bir grup insan bulunmaktadır. Bu küçük topluluk ise yaptıklarından dolayı devlet tarafından kafirlikle suçlanır. Devlet mekanizması sonunda kiliseyi yıkmak ister fakat Santa Sangre rahibeleri ve rahipleri direniştedir. Şehrin piskopozu dahi olaya dahil olur ve Santa Sangre'yi kutsal saydığını, yıktırmayacağını söyler. Concha (Felix'in annesi) buna şükran duyar ve piskopozu Santa Sangre'ye davet eder. Öldürülen kızın bir azize olduğunu ve kanının hala havuzda olduğunu söyler. Piskopoz öldürülen kızın azize olmadığını söylese de Concha'yı ikna edemez. Havuzdakinin ise kan yerine kırmızı boya olduğunu gördüğünde bizzat kendisi kilisenin yıkılmasını ister. Concha'nın bütün inancı, kutsallığa bakışı, dine olan saygısı da Santa Sangre ile birlikte yıkılır. Kendi inançlarını özgürce yaşayamayan, kimseye zararı dokunmadan ayin yapan bu topluluğun karşısına dikilen tekelci bir din ve devlet anlayışı ise meşrutiyetini sorgulatmaya başlamıştır. Concha da artık o saatten sonra asla eskisi gibi olamayacaktır. Çünkü bütün masumiyetini yitirmiştir. En kötüsü de, kan olduğuna inandığı boyanın, azize saydığı kolları kesilmiş kızın gözleri önünde devlet tarafından yok edilmesi ona iktidar ve güç sahiplerinin istediklerini yapmada özgür oldukları gerçeğidir. Bu gerçek Concha'nın akıl sağlığının git gide bozulacağının göstergesidir.
Kendi halinde yaşayıp, toplumun "gerçek" olarak kabul ettiklerini kabul etmeyen ve kimseye zarar olmayan bir kadının "deli" damgası yemesinden daha delice bir şey var mıdır oysa? "Deli" olarak adlandırılması gereken şüphesiz ki kilise yönetimi ve onun hegemonyası altında işleyen devlet yapısıdır.
Concha'nın, kendisini aldattığı için eşini öldürmeye çalışması ve sonunda kollarını kaybetmesi ise Concha'nın gerçek varlığını ortaya çıkarır. Concha artık, Fenix'in gözleri önünde öldürülmüş olmasına rağmen, bizzat oğlu Fenix'in içinde yaşayan bir annedir. Concha'nın ölümü tıpkı Psycho filmindeki gibi oğul tarafından asla kabul edilemez. Annesinin kuklasıyla yaşayan Fenix'in iradesi tamamen kaybolmuştur. Varlığını da yine annesinin varlığı sayesinde yitirmiş ve sanrılara mahkum olmuştur. Görme ve duyma engelli Alma'ya aşık olan Fenix, ne ondan kurtulabilmiş ne de sirkteki çalışan personeli unutabilmiştir. Çocukluk yıllarından kalma anıları, aşkı ve anne sevgisi onun her zaman yanındadır. Hesap edemediği ise, yaşamış olduğu travmanın onu başka bir boyuta sevk ettiği gerçeğidir. Annesinin ölümüne sebep olan kadını öldürürken, annesinin sözüm ona intikamını alır. Annesinin olmayan kollarına kendi kollarıyla destek vermiştir. Kollar artık Fenix'in değil, Concha'nındır. Cinayet işlemek de, yemek yemek de, piyano çalmak da artık Fenix'in kollarının değil bizzat Concha'nın kontrolü altındadır. Kolları kopan aslında Concha değil, Fenix olmuştur. Fenix annesinin yaşaması uğruna kollarını feda etmiştir. Babasının hatalarını yaparken, ondan tiksinmiştir. İçinde bastıramadığı şiddet ve şehvet arzusunun annesini kızdıracağını bile bile ayıplanacağı şeyleri yapmaya devam eder. Annesi de onu baştan çıkaran kadını öldürerek ondan intikamını alır. Kocasını öldüremese de, kocası gibi davranmaya başladığı Fenix'ten intikamını almaya başlamıştır. Ve sen sonunda görme ve duyma engelli masum kız Alma Fenix'i durdurur. Fenix cinayet işlemeyi keser ve gerçekleriyle yüzleşir.
Kendisini delirten sanrıları değil, gerçekleridir.
Hepimiz travmatik anlarımıza sebep olanlarla özdeşmeye meyilliyizdir aslında. Fenix babasıyla, Concha kolları kopan azizeyle özdeşleşmiştir. Fenix can çekişerek ölen fille de özdeşleşmeye başlar. Onun gibi burnundan kan boşalarak ölür. Tıpkı fil gibi siyah giyen elitlerin matemiyken, beyaz giyen fakirlerin şölenidir. Parçalanarak kemirilen fil gibidir artık. İçten içe parçalandığının farkında değildir sadece.
Fenix akıl hastası bir gençtir ve hayatının geri kalanını işlediği cinayetlerle yüzleşerek ve gerçekleri kabul ederek bir akıl hastanesinde sürdürmek zorundadır. Çocukluğu bir sirkte geçen Fenix, cinsel arzuların bastırılamadığı, şiddetin devamlı ayyukada olduğu bir ortamdadır ve çok da sağlıklı bir gelecek bekleyemeyiz kendisinden. Kendisini bulunduğu ortamdaki hemen hemen her şeyle özdeşleştirip, akıl sağlığını yitirmiştir sonunda. Bu bir sonuçtur. Sıradışı bir ortamda alışılagelmedik sahnelere şahit olup akıl hastanesine gitmek nedensel bir sonuç gibi gözükse de, safi sonuçtan ibarettir. Fenix'in gerçekleri kabullenmesi ise bir nedendir.
Fenix'in annesinin sanrıları ise Fenix'in sanrılarından birkaç tık ötededir. Yıllar önce kolları kesildikten sonra tecavüze uğrayan bir kızın adına Santa Sangre (Kutsal Kan) kilisesini kurmuştur ve onu çalıştığı sirkten bile daha fazla önemsemektedir. Keza hayatının büyük kısmını o sirkte geçirmektedir. Eşi, çocuğu, dostları ve düşman gördükleriyle sürekli bir arada olduğu sirk Santa Sangre'den daha önemsizdir onun için. Çevresinde de yine kendisi gibi, kendini rahip ve rahibe sanan bir grup insan bulunmaktadır. Bu küçük topluluk ise yaptıklarından dolayı devlet tarafından kafirlikle suçlanır. Devlet mekanizması sonunda kiliseyi yıkmak ister fakat Santa Sangre rahibeleri ve rahipleri direniştedir. Şehrin piskopozu dahi olaya dahil olur ve Santa Sangre'yi kutsal saydığını, yıktırmayacağını söyler. Concha (Felix'in annesi) buna şükran duyar ve piskopozu Santa Sangre'ye davet eder. Öldürülen kızın bir azize olduğunu ve kanının hala havuzda olduğunu söyler. Piskopoz öldürülen kızın azize olmadığını söylese de Concha'yı ikna edemez. Havuzdakinin ise kan yerine kırmızı boya olduğunu gördüğünde bizzat kendisi kilisenin yıkılmasını ister. Concha'nın bütün inancı, kutsallığa bakışı, dine olan saygısı da Santa Sangre ile birlikte yıkılır. Kendi inançlarını özgürce yaşayamayan, kimseye zararı dokunmadan ayin yapan bu topluluğun karşısına dikilen tekelci bir din ve devlet anlayışı ise meşrutiyetini sorgulatmaya başlamıştır. Concha da artık o saatten sonra asla eskisi gibi olamayacaktır. Çünkü bütün masumiyetini yitirmiştir. En kötüsü de, kan olduğuna inandığı boyanın, azize saydığı kolları kesilmiş kızın gözleri önünde devlet tarafından yok edilmesi ona iktidar ve güç sahiplerinin istediklerini yapmada özgür oldukları gerçeğidir. Bu gerçek Concha'nın akıl sağlığının git gide bozulacağının göstergesidir.
Kendi halinde yaşayıp, toplumun "gerçek" olarak kabul ettiklerini kabul etmeyen ve kimseye zarar olmayan bir kadının "deli" damgası yemesinden daha delice bir şey var mıdır oysa? "Deli" olarak adlandırılması gereken şüphesiz ki kilise yönetimi ve onun hegemonyası altında işleyen devlet yapısıdır.
Concha'nın, kendisini aldattığı için eşini öldürmeye çalışması ve sonunda kollarını kaybetmesi ise Concha'nın gerçek varlığını ortaya çıkarır. Concha artık, Fenix'in gözleri önünde öldürülmüş olmasına rağmen, bizzat oğlu Fenix'in içinde yaşayan bir annedir. Concha'nın ölümü tıpkı Psycho filmindeki gibi oğul tarafından asla kabul edilemez. Annesinin kuklasıyla yaşayan Fenix'in iradesi tamamen kaybolmuştur. Varlığını da yine annesinin varlığı sayesinde yitirmiş ve sanrılara mahkum olmuştur. Görme ve duyma engelli Alma'ya aşık olan Fenix, ne ondan kurtulabilmiş ne de sirkteki çalışan personeli unutabilmiştir. Çocukluk yıllarından kalma anıları, aşkı ve anne sevgisi onun her zaman yanındadır. Hesap edemediği ise, yaşamış olduğu travmanın onu başka bir boyuta sevk ettiği gerçeğidir. Annesinin ölümüne sebep olan kadını öldürürken, annesinin sözüm ona intikamını alır. Annesinin olmayan kollarına kendi kollarıyla destek vermiştir. Kollar artık Fenix'in değil, Concha'nındır. Cinayet işlemek de, yemek yemek de, piyano çalmak da artık Fenix'in kollarının değil bizzat Concha'nın kontrolü altındadır. Kolları kopan aslında Concha değil, Fenix olmuştur. Fenix annesinin yaşaması uğruna kollarını feda etmiştir. Babasının hatalarını yaparken, ondan tiksinmiştir. İçinde bastıramadığı şiddet ve şehvet arzusunun annesini kızdıracağını bile bile ayıplanacağı şeyleri yapmaya devam eder. Annesi de onu baştan çıkaran kadını öldürerek ondan intikamını alır. Kocasını öldüremese de, kocası gibi davranmaya başladığı Fenix'ten intikamını almaya başlamıştır. Ve sen sonunda görme ve duyma engelli masum kız Alma Fenix'i durdurur. Fenix cinayet işlemeyi keser ve gerçekleriyle yüzleşir.
Kendisini delirten sanrıları değil, gerçekleridir.
Hepimiz travmatik anlarımıza sebep olanlarla özdeşmeye meyilliyizdir aslında. Fenix babasıyla, Concha kolları kopan azizeyle özdeşleşmiştir. Fenix can çekişerek ölen fille de özdeşleşmeye başlar. Onun gibi burnundan kan boşalarak ölür. Tıpkı fil gibi siyah giyen elitlerin matemiyken, beyaz giyen fakirlerin şölenidir. Parçalanarak kemirilen fil gibidir artık. İçten içe parçalandığının farkında değildir sadece.
Yorumlar
Yorum Gönder