Vozvrashcheniye (Dönüş) Üzerine

Kararlı yerine çekingen ve ürkek, kinist yerine hedonist olmayı tercih etmiş ve yaşam sürekliliğini hiç bir sıçrama olmaksızın bu bütünün içinde ören çocuklar, gelecekte birer birey değil de kişi olmayı seçmişlerdir. Seçimleri, bulundukları ortamın dışına çıkmalarına rağmen ruhen aynı noktada kalmalarına büyük katkı sağlayacaktır.

Doğduğumuz vakit yağlı, bir kibritle kapkara alevler saçacak ince çitlerle bir çemberin içinde buluruz kendimizi. Algı seviyemiz ve kelime dağarcığımız geliştikçe de bu ateş yavaş yavaş yanmaya başlar. Uzun bir süre bu çemberden korkar ve yanmamak uğruna kıpırdamaktan bile imtina ederiz. Ta ki birey olma yolunda ilerlemek zorunda kalacağımızı anladığımız ana dek yanmak bir kenara dursun, ısıdan etkilenmemek uğruna çemberin içindeki akrep gibi ölümümüzü bekleriz. Bu çemberi tek başımıza aşmamız oldukça zordur ve bir tanrı, mesih, ya da baba figürüne ihtiyaç duyarız.Sert, acımasız ve hatta cani bir tanrı olmadan bu çemberi aşamayız. Şanslı olanlarımız zihnimizde yarattığı tanrı sayesinde bu çemberi aşıp gerçeklerle yüzleşebilir, daha az şanslılarımız ise figürlerden birinin yardımıyla yanmak zorunda kalır.

Vozvraschenciye yani Dönüş filminde, şarabın kekremsi tadını ve ufak bir baş dönmesini bile tadamamış iki çocuğun korkularıyla yüzleşmesine tanık oluruz. Küçük olan Ivan, ağabeyi Andrey'e göre çok daha çekingen, bu çekingenliğinin ya da korkaklığının yüzüne vurulmasından dolayı oldukça nevrotik bir karakterdir. Ağabeyinin ve onun arkadaşlarının alacağı hazza dahi tahammül edemez. Çünkü bu hazzın ardında ölüm korkusu ya da heyecan vardır. Atlayamadığı uçurumun ileride başkalarının felaketi olacağını bile bilmeden korkaklığına devam eder. Fakat yapamadığı ve yapamayacağını kabul ettiği her türlü başarısızlık, onun basamakları çıkamayacağından ibaret değildir. Yüksek bir yere çıkan Ivan, atlayamadığı için tıpkı kendini gerçekleştirme ihtiyacı denilen o son evrenin de en altına doğru iner. Doğada barınma, yaşama, savaşma gibi yetilerini dahi kaybeder. Maslow'un 1.sırasına kadar düşer. Bu düşüş sadece kendi düşüşü olmaz, onun savaşamayacağını anlayan ve onun bu tuhaf, korkak ve içe dönük halini yenemeyeceğini artık kabul etmek zorunda kalan babanın da düşüşüne sebep olur. Ivan doğada savaşamamış, doğaya tutsak olmuş ve korkaklığına, histerikliğine ve zihinsel yaşamına hapsolmuştur. Ölen baba değil, Ivan'dır. Baba gerçekten de dışarıdan bakıldığında "baba" olarak adlandırılacak bir karakterdir.

Ne tuhaftır ki, Ivan'ın yaşama dönmesini sağlayan da aslında babanın ölümü olacaktır. Ağabeyinin de telkinleriyle Ivan kürek çekmekten, yük kaldırmaktan ve doğayla savaşmaktan kaçınmaz. Elindeki kayıp onun kazancı olacaktır ve belki de babası yaşına geldiğinde dönüm noktası olan o yüksek kuleyi hatırlayacaktır. Ivan, babasının verdiği sert ve acımasız eğitimle değil onun yok oluşuyla var olacaktır.

Ivan'ın babası sonuca ulaşamamıştır. Uzun uğraşlar sonrasında kazdığı çukurdan büyük bir kutu çıkarıp, içinde de başka küçük bir kutu olduğunu görür. Bu kutuyu açma ihtiyacı hissetmez. İçinden çıkacak olanın pek bir önemi kalmamıştır. Kutudan çıkan da sonuç değil, kutuya ulaşma eylemi bizatihi sonucun kendisidir. Tıpkı Ivan'ın güçlü bir erkek olduğunu göremediği kadar gerçek bir sonuçtur. Kutuyu açıp içinde ne olduğunu görmediği gibi, Ivan'ın varacağı noktayı da göremez. Sonuçlar, nedenlerin ta kendisidir aslında. Bir eylemin neden yapıldığı, istemediğimiz gidişata rağmen bir sonuca bağlanacaktır ve belki de bu neden sonucun ta kendisi olacaktır.

Tıpkı açılmayan bir kutunun gizemli gözükmesine rağmen apaçık önümüzde durduğu kadar gerçektir. Kutuya ulaşma çabası, dökülen ter, kasvetli bir atmosferin getirdiği güçlükler kutunun içindekilerdir aslında. Bunu baba görmese bile, Ivan çoktan görmüş ve bu gerçeği reddetmesine rağmen olacakların habercisidir de.

Gerçeklerden kaçıp delirmemeye çalışmak,
deliliğin ta kendisidir. Gerçeklerle yaşayıp delirmek ve o kinist bedene bürünmekten daha anlamsız bir yaşam biçimi yoktur. Rahatlığın, en büyük rahatsızlıklar ve harcanan emekler olduğu gerçeği hiçbir zaman değerini yitirmeyecektir.

Elimizdeki kayıplar, kazançlarımızın yatırımı olacaktır. Bunlar ölü bedenler ve gözümüzde biriken kanlı ve tuzlu gözyaşları dahi olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ve Kötünün Edebiyat Üzerindeki Etkisi

Riso Amaro Üzerine

Görülmüştür Üzerine